İznik Çini Serileri Üzerine
Sonsuz tekrar…bu iki kavram hem ayrı, hem birlikte benim estetik ve felsefi anlamda ilgimi çeken, zaten üzerinde yoğunlaştığım kavramlardı. Doğu estetiği, tasavvuf estetiği, soyutlama meselesi… kendi sanatsal çabamın eksenlerinden biri olduğu için, problemi bir ölçüde iyi tanıyordum. Bu sergi projesinden bu sorunsala bakınca, iki kısıtlama alanı dahilinde çözülmesi gerekiyordu: bir kare yüzey, ki bu klasik Osmanlı İznik çini ebadı ve bu birimin tekrarına dayalı bir yüzey daha.
Birinci karo yüzeydeki form kendi içimdeki yönsüzlüğünü öyle net ortaya koymalıydı ki, oluşturduğu geniş yüzeyde de hem kendi, hem de bir aşamada artık kendi olmayanı var edebilmeli. İznik çinilerinin geleneksel elemanlardan olan kaligrafi ve figürasyonu kendime yakın bulduğum için işimi bu iki öğenin yeni yorumu üstüne kurdum. Kaligrafik insan figürü ve onun karo içine sıkıştırılmışlığının getirdiği enerji, hem karoyu hem de onun oluşturduğu yüzeyi, odağı ve yönü olmayan sonsuz kere tekrar edilebilme potansiyeline sahip kılıyor. Sonunda birimin okunaksızlaştığı hale geliyor.
“Duyularla anlayabilinen şeyin, duygularla kavranabilen şeye dönüşmesi”. Dans ve ritim. Koreografi gibi kısa hareket parçalarının oluşturduğu yeni anlam…